Bakış
Bakış..
Bir Ruh sağlığı profesyoneli olarak danışanlarıma hep demişimdir; Hayatta üstlenmek zorunda olduğumuz ve bizi mutlu ettiği kadar yorucu rollerimizin yanında, zorunlu olmayan kendi isteğimizle yaşamımıza katacağımız, keyifle yapıp enerji alacağımız bir şeyler de olsun diye. Motosiklet de kendime yaptığım böyle bir öneriydi. Yıl 2008 motosikleti hayatıma katalı 3 yıl olmuş. Kullanıyorum ama arkamda hep “Yusuf”la. Yaşamın içerisinde birileri ya da bir şeylerin bizi hep yeni bir şeylerle tanıştırmasının ne kadar önemli olduğunu hem gözlemlemiş hem de deneyimlemiş birisi olarak, Yaşamı anlama, anlamlandırma, kolaylaştırma ve zenginleştirme adına bir tanıştıran olmalıydı insanı. O dönem aynı kurumda beraber çalıştığım, meslektaşım Dr. Tayfun Altınok’tu beni motosiklet eğitimi için, Eğitmen Uğur Ertekin ile tanıştıran ( kendilerine müteşekkirim). Ondan sonra başladı ileri güvenli sürüş eğitimleri ve gezileri. Öncesinde motosiklet kullanmadığımızı, onunla cebelleştiğimizi, motosiklet kullanmanın aslında mental yani zihinsel bir faaliyet olduğu, bakışın ve bakışı yüksek tutmanın ne kadar önemli olduğu, gibi ve daha bir çok motosiklet kullanımına dair kavramla tanışırken bir de ne çıkıverdi karşımıza; “Motosiklet, nereye bakarsan oraya gider.” İlgi çekici bir cümle. Ancak çağrıştırdığı kadar basit değil elbette. Konunun bu kısım ayrı, motosiklet teorisine girer. Bana ilginç gelen tarafı; evet gerçekten de öyleydi, motosikleti yönlendireceğimiz tarafa bakıyorduk, baktıkça da o tarafa gidiyordu. Bunun fizik kurallarıyla bir izahı vardı elbette. Bakış önemliydi ve aynı zaman da bakışımız hep yüksek olmalıydı yani çoğunlukla önümüze değil, daha güvenli ve ileri bir sürüş için hep ileriye, gittiğimiz istikametin görebildiğimiz en uç noktasına bakmamız gerekiyordu. Böylece motosikletle yaşam keyifli, güvenli sürüşlere evriliyordu. Tabi bu arada arkamızda ki “Yusuf” ise içimizde ki mutlu yusufçuklara dönüşüveriyordu. Bu dönemde kafamda eşleştirmeler başlayıvermişti hemen. Hayat’ta böyle değil miydi. Kaldırım da yürürken karşıdan gelenle birbirimize baktığımız için çarpışmıyor muyduk, “Aklımıza gelenin başımıza gelmesi” de öteden beri deneyimlerin önümüze koyduğu kabul gören bir deyim değil miydi. Yani biz ne düşünüyor isek başımıza da düşündüğümüz şeyin gelmesine yardım ediyor, yol açıyoruz ve oraya doğru götürüveriyoruz kendimizi aslında. Demek ki başımıza gelenlerin gelmesinden önce düşüncesi oluşuyor, gelişiyor. Örneğin olumsuz düşüncelere yoğunlaşma; olumsuzlukla karşılaşmamıza, olumlu düşüncelere yoğunlaşma; olumluluklara doğru yönlendirmekte yaşamımızı. Bu durum önemli gibi. Yaşamın her anında her şeyle ilgili ve hep doğru konum da olabilmek pek gerçekçi değil elbette. Ancak hayatın olağan seyrini etkileyen zorlayıcı durumlarla karşılaşmamak adına bakışımızı yükseltmek, başka bir bakış, durumu bütünün içinde, daha fazla bilgi ile beraber değerlendirmek ve buna göre davranışımızı yönlendirmek sonuçları itibariyle tehlikeyi ne kadar savuşturur bilmem ama karşılaştığımız “sonuç” bizim bakışımız ve onunla şekillenen davranışımızın sonucu olacaktır.
Unutmayın nereye bakarsanız oraya gidersiniz. Bakışınız yüksek, baktığınız ve gittiğiniz yer güzel olsun.
Bir tanıştıranınızın hiç eksik olmaması dileği ile, sağlıcakla kalın. 18.12.2019