Panik Bozukluğu;
Kadınlarda Erkeklerden 2 kat daha sıklıkla görülen, Yaşam boyu yaygınlığı %2-4 olan ve Panik ataklarla seyreden tedavi edilebilir bir Anksiyete Bozukluğudur.
Panik Bozukluğu tanısı koyduran Panik Ataklar;
Yineleyicidir ve beklenmedik biçimde ortaya çıkar.
10 dk kadar sürer.
Atak sırasında karşılaştığımız bulgular;
Çarpıntı, Terleme, Titreme, Nefes Darlığı, Boğulma Hissi, Soluğun Kesilmesi, Göğüs Ağrısı, Bulantı, Baş Dönmesi, Bayılacakmış gibi olma, Kontrolü kaybetme-Çıldıracağı Korkusu, Uyuşmalar, Ürperme-Sıcak basmaları, Ölüm Korkusudur.
Atakla karşılaşan hasta genellikle Acil servislere başvurur. Atak sırasında ortaya çıkan bulgular başka hastalıklarda da görülebilen tarzda olduğu için öncelikle akla bir kalp, solunum sistemi ya da bir beyin hastalığı mı? Endişesi ile acile başvurulur. Yapılan muayene ve gerekli tetkikler sonrası atağın bir Panik Atak olduğu ortaya konulur.
Panik atak geçiren kişide başka atakların olacağına dair sürekli bir kaygı gelişebilir
Tekrarlayan panik ataklar kişilerde kaçınma davranışı da gelişebilir. Kapalı ortam, açık alan, yalnız kalma, kalabalık, merkezi yerlerden uzak yerler kişi tarafından atak tetikleyebilecek ve atak geldiğinde yardım alamayacağı yerler olarak algılanır ve oralardan uzak durmaya, kaçınmaya başlar. (Agarofobi)
Panik Bozukluğu tedavi edilmez ise yaşam kalitesini bozan, depresyon gibi başka ruhsal bozukluklara yol açabilen, tanısı iyi bir muayene ile kolay konabilen ve tedavi edilebilen bir önemli bir ruhsal bozukluktur. Tedavide ilaçlarla birlikte gerektiğinde davranış terapisi ve nefes egzersizi gibi rahatlama yöntemleri kullanılır.
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Temizlik-Titizlik hastalığı olarak da bilinir.
Yaşam boyu yaygınlığı %2-3 oranında görülen, erkek kadın oranı aynı, genellikle 20’li yaşlarda başlamakla birlikte hemen her yaş diliminde görülebilen ve genellikle saçma olduğu bilinen takıntılı düşünceler (obsesyon, halk arasında vesvese olarak da bilinir) ve bu düşüncelerin yarattığı sıkıntıdan kurtulmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlar ile (kompulsiyon). Örneğin kişinin sürekli ellerinin kirli olduğu, kirlendiğini düşünmesi ve bu kirlilik düşüncesinin yarattığı sıkıntıdan kurtulmak için sık sık ellerini yıkaması.
Genellikle be bozuklukta obsesyonlar kirlenme üzerine ve kompulsiyonlar da temizlik yapma üzerine görülmekle birlikte,
Obsesyonlar; düşünceler, korkular, saldırgan, cinsel içerikli, dini, iğrenç ve saçma düşüncelerden oluşabilir.
Kompulsiyonlar ise yıkama, kontrol etme, tekrarlama, mükemmeliyetçilik, titizlik gibi tekrarlayıcı davranışları içerebilir.
Bu bozukluk bulguları normalde de insanlarda bir miktar görülebildiği için genellikle uzun bir süre hastalık olarak değil de bir kişilik özelliği olarak görülür ve tedavi için başvuru gecikir, bu yıllar alabilmektedir.
Peki ne zaman bu titizlik, temizlik düşünce ve davranışları tedavi gerektirir. Kabul edilebilir sınırları geçmiş, sürekli sıkıntı ve gerginlik yaratan, kişinin mesleki ve sosyal işlevselliğini yani günlük hayatını bozmaya başlamış, hatta yakın çevresinin yaşamını da zorlaştırmaya başlamış ise; evet bu durum tıbbi yardım almayı gerektirir diyebiliriz. Bu hastaların bir kısmı hastalıklarını kabul etmezler bu durumun normal olduğunu hatta herkesin kendileri gibi olması gerektiğine inanırlar ve tedavi ortamına kendi isteklerinden çok aileleri tarafından getirilirler. Bazen klinik tablo zorla getirilmeyi gerektirecek kadar ağır seyreder ve tedavi edilemeyen tablo çöp eve dönüşen bir sürece gidebilir.
İlaçlar ve uygun psikoterapi yöntemleri ile klinik bulgular %60-70'lere varan oranda azalır ve kişi normal yaşamına döner. Tedavi başarısında erken başvuru ve tedavinin aksatılmadan sürdürülmesi önemlidir.
Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu;
En az altı aydır süren kalıcı aşırı ve yaygın kaygı ile seyreden bir klinik tablodur. Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla görülür. Yaşam boyu görülme sıklığı %5-7 oranındadır.
Bu hastalar sürekli biçimde önemsiz konularla ilgili endişe duyarlar, korkarlar ve zihinleri en olumsuzu, en kötüyü düşünür.
Kaygı yanında kas gerginliği, huzursuzluk, diken üstünde olma hissi, konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk, uyarılmışlık ve yorgunluk tipik bulgularındandır.
Adından da anlaşılacağı üzere yaygın anksiyete bozukluğu panik atak gibi kendini sınırlayan ataklar halinde olmayıp günün geneline yayılmış vaziyette kişide sürekli bir huzursuzluk, kaygı halinin varlığı ile seyreder. Bu durum onları çeşitli ilaçlar, alkol, madde almaya iter.
Tedavide ilaçlar önemlidir. Bilişsel Davranışçı psikoterapi yöntemleri ilaç tedavisi ile kombine edilir.
Sosyal Fobi;
Bu hastalar başka insanların önünde konuşma, performans sergileme, insanlarla iletişime geçme konularında kaygı duyarlar ve bu durumlarla karşılaşmaktan kaçınırlar. Başkalarının kendisini gözlemlediği, incelendiği ve sonucunda eleştirileceği endişesi taşırlar.
Erkek-Kadın yakın oranlarda görülür. Yaşam boyu yaygınlığı %15-16 düzeyindedir. Diğer bozukluklara nazaran daha yüksek oranda görülmektedir. Tipik olarak 15 yaşlar civarında başlar. Kronik seyirlidir. Aylar ve yıllar içinde yavaş yavaş ilerleyen bir süreç izler. Kişinin yaşamını kısıtlayıp mesleki ve sosyal yeti yitimine yol açar.
Tedavide ilaçlar yanında bilişsel davranışçı psikoterapi yöntemlerinden yararlanılır
Özgül Fobi
Spesifik nesnelere, durumlara veya aktivitelere karşı korkuları içerir. Bunlar Hayvan (örümcek vs.), Doğal çevre (yükseklik, su, fırtına), Kan-enjeksiyon-yara, Durumsal (ör. uçak, asansör, kapalı alan) gibi çok değişik alanlar ve konularla ilgili olabilir.
Ortalama başlangıç yaşı 15 olup kadınlarda 2 kat daha fazla gözükür. Yaşam boyu görülme sıklığı %11 civarındadır.
Tedavide ilaç yanında davranış terapisi uygulanmakta ve iyi sonuçlar alınmaktadır.
Posttravmatik Stres Bozukluğu;
Travmatik olaylar sonrasında gelişen aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme yaşanır. Travmatik olay tekrar tekrar hatırlanarak, rüyada görülerek, travmayı çağrıştıran olaylarla karşılaşmada yoğun sıkıntı duyma ve bu durumlardan kaçınma ile seyreden ve uyku bozuklukları, öfkelilik, düşünceleri belli bir konuya yoğunlaştıramama, insanlardan uzaklaşma, travma ile ilgili kişi, ortam ve olaylardan kaçınma davranışları görülen bir ruhsal bozukluktur.
Kadınlarda 2 kat daha fazla görülür. Yaşam boyu görülme sıklığı %7-9'dur.
İnsanların strese nasıl tepki verdiği kişisel farklılıklar göstermesine karşın ağır travmatik olaylar (ör. savaş, tecavüz, işkence) hastalığın görülme sıklığını artırır.
Travmaya özellikle erken yaşlarda özellikle 15 yaş öncesi maruz kalındığında, travma sonrası stres bozukluğu daha sık gözlenir.
Tedavide ilaçlar yanında bilişsel-davranışçı psikoterapi ve EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) tedavisi uygulanır.