Yaşama Dair
Her şeyin çok hızla küreselleştiği dünyamızda Bilginin küreselleşmesi insanlık adına diğer alanlarda ki küreselleşmelere göre daha olumlu değerlendirilebilir. Artık aklımıza gelebilecek her konuda bilgiye bir tıkla ulaşma mesafesindeyiz. Gelişen bilişim teknolojileri sayesinde artık birçok iş bilgisayar başından sürdürülebiliyor. İş dışında eğlence amaçlı hizmetlerde sunuluyor sanal ortamlarda; çocuklarımız, gençlerimiz ve hatta yetişkinlerimiz bile bilgisayar oyunları ile eğlenip, vakit geçiriyorlar. Eski okul vs. arkadaşlıkları bu ortamlarda yeniden canlanıyor, yeni arkadaşlıklar bu ortamlarda kuruluyor.Ancak Yüzyılların içerisinden süzülerek gelen kültürel kodlar, birkaç 10 yıllık süreçte değişime uğrayan ilişki ve davranış biçimleriyle zorlanmaya hatta bozulmaya bile başladı. Bunun direk karşılığı insan varoluşunda kendini gösteriyor.
Bu bilginin ve bilgiye bağlı teknolojinin hızlandırdığı hayatın peşinde koşan insan bir takım olumsuzluklarla da karşılaşmaktadır. Bir yönüyle, peşinden koştuğu ya da koşmak zorunda hissettiği bu yaşam tarzının bedelini de ödemek zorunda kalmaktadır.
Nedir bu teknolojik, hızlandırılmış, kaçırılmayacak bir şey imiş gibi peşinden koştuğumuz yaşam tarzının getirileri yanında insandan götürdükleri diye sorarsak hemen şunları sıralayabiliriz:
-Öncelikle yoğun bilgi bombardımanı altındaki insan beyni algıda seçici davranarak günün her saatinde karşı karşıya kaldığı bilgilerin bir kısmını seçer kaydeder, değersiz, önemsiz, lüzumsuz gördüklerini ayıklar ve kaydetmez. Yani unutur. Bu durum kişisel farklılıklar içerir yani herkes aynı şeyleri kaydetmez ya da unutmaz. Karşılaşılan bilgi ne kadar çoksa unutma da o kadar çoktur. Bu normaldir. Ancak günlük mesleki pratiğimizde de karşılaştığımız üzere bu durumu (tek başına unutkanlık yakınması) insanlar (özellikle de unutkanlıkla malül bir hastalığın beklenmediği genç ve orta yaş kuşağında) olağan dışı olarak değerlendirebilmekte bununla ilgili kaygı duymakta ve tıbbi arayışlara yönelmektedir.
-Hareketsiz yaşamın getirdiği başta obesite ve buna bağlı şeker, tansiyon, kalp-damar hastalıkları, vücut postür hastalıkları olmak üzere birçok tıbbi hastalık ortaya çıkmaktadır.
-Sanal dünya ile gittikçe artan ilişki, sosyal hayattan gittikçe uzaklaşma dolayısı ile yalnızlaşma ile sonuçlanmakta. Bu durum sosyal bir varlık olan insan sağlığı için hiçte iyi bir durum değil, sanal dünyadan gerçek dünyanın yerini doldurması elbette beklenemez.
-Hızlanmış yaşama ayak uydurma koşturmacası ya da kaçırdığında çok şey kaçırılmış olacağı kaygısı ile başta ahlaki olmak üzere birçok değeri çok kolayca görmezden gelme ya da yok etme.
-Aslında doğanın bir parçası olan insanı gittikçe doğadan uzaklaştıran bu yaşam biçimi insanı bedensel olarak yorduğu kadar ruh sağlığını da olumsuz etkilemektedir Bu koşturma sürecindeki insana eşlik eden en önemli kavram doğal olarak stres olacaktır. Bu stres ile başa çıkmada ne yazık ki insanoğlu eskiye nazaran daha güçlü olmadığı gibi gittikçe de stresle başa çıkma gücü azalmaktadır. Yani stres artarken başa çıkma gücümüz aynı oranda artmıyor. Dolayısı ile başta kaygı bozuklukları, uyum bozuklukları ve depresyon olmak üzere bir takım ruhsal bozukluklar ile karşı karşıya kalınıyor.
Bitirirken “Bize yukarıdaki fotoğraftan ne düşmektedir”? diye bir soru sorup yanıtını kendimizin verdiği sağlıklı bir yaşam dileği ile, hoşçakalın.